Uzun asırlar boyunca hekimlik yapan insanlara karşı belli bir saygı süregelmiştir. Tarihi kayıtlara bakıldığında hekimlikte doğa kaynaklı olan ve bugün organik diye tanımlanan ürünler kullanılmıştır. Tabiatta yer alan binlerce bitki, taş, mineral ve metalin hangi hastalıkta ne kadar ne şekilde kullanılacağı çok ama çok uzun bir süre eğitim gerektiriyordu. Bu nedenle zor ve görece kısa olan insan hayatının önemli kısmını gönüllülük esasına dayanan bu öğrenme-uygulama sürecine harcanması pek de yaygın bir şey değildi. Bilimsel merakı olan ve özveri sahibi olan becerikli insanlar zaten sayıları az olan hekimlerin yanına giderek mesleği öğrenmeye çalışırlardı. Çoğu kez bir hoca-hekimden alacakları eğitimle yetinmez, göçebe tarzında bir eğitim sürecine katılırlardı. Bu süreç yaklaşık 15-20 yıl kadar sürebilirdi. doğal olarak bu mesleği öğrendiği kabul edilen insanlar gittikleri her yerde kabul görür ve saygı duyulurdu. Çoğu kez karşılıksız olarak icra edilen bu meslek tamamen fedakarlığa dayanırdı. Devrin ileri gelen hekimleri nispeten daha şanslı olup yöneticiler tarafından himaye edilirdi.

Hekimlik hem bilgelik hem de otorite gerektiren bir meslektir. Dolayısıyla hastalar hakkında zamanın güncel bilgisiyle hekimler kati kararlar verirler ve hastalar bu hususta hekime sonsuz güvenirlerdi. Hastanın iyiliğine olduğu için bu uygulamaların bazan aile fertleri bazanda kolluk güçleriyle zoraki uygulandığı da olurdu. Hekim elinden geleni yaptığına emin olduğu için hasta şifa bulsa da ölse de vicdanen rahattı. Hasta ve yakınları da bu durumu bilir bir yerden sonra ilahi isteğe baş eğerlerdi.

Bu uygulamalar uzun yüzyıllar boyunca bu minval üzere devam ettiğinden hekimlere bir baba misyonu verilmiş olup; tıpkı bir baba gibi tatlı-sert yöntemlerine de alışılmıştı. Sanayi devrimin başlamasıyla doğal ilaçlardan sentetik-suni ilaçlara geçiş başladığında tıp eğitimi de uygulaması da değişmeye başladı. Artık ilaçlar yavaş yavaş ilaç tekellerinin eliyle üretilip hekimler sadece uygulayıcı olmaya zorlanıyordu. Son yüzyılda devasa ilaç sektörü oluştuğunda ise artık eski düzen tamamen değişmiş baba hekimlik yerini uygulayıcı hekimlik modeline terketmeye başlamıştı. Hastalıkların tanımlanması artmış önceden adı konulamayan hastalıklar türemiş ve bu durum tamamen yapay ürünlerle-ilaçlarla tedavi edilmeye başlanmıştır. Yıllarca kendi yaptığı ilaçları uygulayan hekimler artık sadece kendisine sunulan ilaçlar arasında tercih yapmak zorundaydı. Bunun sonucu olarak hekimlik te kısmen prestij kaybına uğramış, güven azalmış ve meslek daha da zorlaşmıştı.

Batı dünyasının salt kazanmak üzerine kurmuş olduğu ekonomik sistemler hukukta da benzer etkilere neden olmuştur. Bilgi kirliliğinin arttığı bu zamanlarda binlerce ilaç mucize diye sunulmuş ve fakat zamanla terkedilmiştir. Doğru ilaç-doğru hastalık- doğru hekim üçlemesi gerçekleştiğinde hastalar şifa bulmaya başlamıştır. Bunlardan biri eksik olduğunda suçun faturası çoğu kez elindekini sunmakla yetinmek zorunda olan doktora kesilmiştir. Neredeyse ilacın bilinen bilinmeyen yan etkileri dahi doktor kabahati olarak sunulmaya başlanmıştır.

Etki-tepki ilkesi uyarınca doktorlar da kendilerini geri çekmeye başlamış ve süreçten zarar görmemek için yeteneklerini hem daha pahalıya hem de kısıtlı sayıda insana sunar olmuşlardır. Öyle ya madem kendisine güvenilmiyor ve işler yolunda gitmeyince madden manen yıpratılıyor neden daha fazla fedakarlık göstersin ki.? Günümüzde tıp uygulamaları binbir hukuki onaydan geçirilerek hastaya teklif edilip tedavi tamamen hastanın onayına kalmış bir şekilde uygulanmaktadır. Artık baba hekimlik devri bitmiştir. Hekimden babalık merhameti ve otoritesi beklenmemektedir. Hekim sadece seçenekleri sunacaktır. Yalan ve yanlış bilgiyle bombardıman edilmiş hastalar ise çaresizdir. Kanser olan kişiye ameliyat olmalısın veya şu ilacı kullanmalısın diye sunulduğunda hastalar sanal dünyadan ve fısıltı gazetesinden duydukları olumsuz haberlerle tedaviyi reddetmekte ve sağlığından hatta hayatından olmaktadır.

Tüm bu ikilemler ve çıkmazlar içinde kalan hekimlerden tam kapasite fayda beklenemez. Bundan dolayı tüm maharetini sergileyen ve sonuçta vicdanen rahat olan BABA hekimlik modeline duyduğumuz özlem nedeniyle adımızı CERRAHBABA (https://cerrahbaba.com) olarak yazdık. Hastalarımızın yalnızca tahlillerine ve filmlerine bakıp karar vermek yerine onları içtenlikle dinlemeyi ve anlamayı ilke edindik.  Şahsımıza ve becerimize güvenen tüm hastalarıma elimden geleni yaptım, yapıyorum ve yapacağım. Bu düşüncede olan ve bu şekilde çalışan tüm meslektaşlarıma da saygılarımı sunuyorum. Bu coğrafyada yaşayan tüm gönül insanları bilir ki gayret kuldan inayet ve şifa sadece ALLAH tandır.

Sağlıklı Kalın.

 

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir